Savunma sporları ( wushu / kung-fu )

Yaklaşık 2 senedir bu spor dalında özel ders almaktayım. Savunma sporlarına ilgili iseniz kesinlikle tavsiye edebileceğim bir branjdır.
 
TÜRK'LERİN KUNG-FU ve TÜM DO STİLLERİ TARİHİNDEKİ ETKİSİ
Tüm Kung-fu ve Çin tarihçileri eserlerinde Kung-fu spor'u sayesinde,Çin'lilerin efsanevi yenilmez savaşçılara ve ordulara sahip olup,bu ordularıda Budizm'in olağan üstü güçleriyle donatarak,yenilmez kahramanlar ve ordularının savaş ve mücadelelerini anlatırlar.Yakın zamanda ülkemizde hayli popüler olan Çin döğüş filmlerinde'de hep bu konular işlenmiş senaryolar Çin'li efsanevi dövüşçüler ve askerler üzerine yazılmış,bu döğüş ustalarının kalabalık rakiplerle, bire on gibi,tek başlarına mücadele ederek Çin'li savaşçıların yenilmez gücü sergilenmiştir.Çin'lilere göre bu üstün savaş gücü onların yakın döğüşü çok iyi bilmelerinden ve doğal silahları çok iyi kullanmalarından kaynaklanmaktadır.O dönemdeki savaşların ilkel silahlarla ve göğüs göğüse yapılması,insan gücünü ön pilana çıkardığından,bu gücün kendilerinde fazlasıyla var olduğuna inanan Çin'liler,bu iddalarını tüm Kung-fu ile ilgili eserlere, romanlara, hikayelere ve günümüz teknolojisi ile çevrilmiş filmlere olabildiğince işlemişlerdir.

Bu iddaların çok az gerçeklik payı olsada aslında tek taraflı ve milliyetçi duygular içerisinde idda edilen ve gerçek tarih ile bir çok çelişkisi bulunan bir kültür dayatmasından başka bir şey değildir.Aslında dikkatlerden kaçan en önemli husus şudur.Bu tip gerçekte propaganda amaçlı hikaye,film ve romanlarda hiç bir zaman Türk'ler ve onlarla olan mücadeleler ve özellikle savaşlar işlenmemiş tarihsel bir gerçek olduğu halde asla gündeme getirilmemiştir.Halbuki tarihte uzun yıllar sınır komşusu olan iki ülke sürekli çatışmalar,üstünlük sağlamaya yönelik saldırılar ve savaş'larla karşı karşıya gelmişlerdir.Bu savaş ve çatışmaların çoğunda, Çin,Avrupa'lı ve Türk tarihçilerin belirttiği üzre Türk'ler galip çıkmıştır.O dönemdeki savaşların insan gücüne dayalı olduğunu belirtmiştik,kılıç,kama,mızrak,kalkan,gürz, balyoz,zincir vb. silahlarla mücade eden savaşcılar bu savaş aletlerini kullanmayı çok iyi bilmeleri gerekirken çoğu zaman silahsız mücadele etme zorunluluğu olduğundan silahsız yakın döğüşüde iyi bilmek durumundaydılar.

Bu iddalar ve gerçeklerden sonra şu soruyu düşünmemiz gerekir.Silahlı ve özelliklede silahsız yakın döğüş mücadelelerinin kendi topraklarında doğduğunu ve geliştiğini böylelikle yenilmez ordular ve savaşçıları olduğunu idda eden Çin'liler Türk'lerle yaptıkları sınır çatışmaları ve savaşlardan neden çoğunlukla mağlup çıkmışlardır.Türk Çin savaşlarının en yoğun olduğu dönem ise savaş sanatlarının Çin topraklarında zirveye çıktığı zaman dilimidir.Buna rağmen yenilmez ordular ve savaşçılar Türk ordularının hatta kabilelerinin karşısında neden mağlup olmuşlardır.İşte bu sorulara hiç bir Çin'li Kung-fu tarihçisi cevap vermek istemez ve hiç bir Kung-fu kaynağında Türk'lerle olan mücadeleler geçmez.Halbuki çok güçlü ve yenilmez savaşçıların bu mücadelede yer alması gerekmezmiydi veya yer aldılarda sürekli gelen yenilgiler ve başarısızlıklar tarihten gizlendimi. Bu bölümün başlığını oluşturan Kung-fu'da Türk'lerin etkisi'ni dağa iyi anlayabilmemiz için Türk ve Çin milletlerinin tarihsel yapılanmaları,iki ülke arsındaki ilişkiler,kültür alış verişleri ve savaşları geçmişe kısa bir yolculuk yaparak incelememiz gerekmektedir.Bu yüzden konumuzun bundan sorasını Çin ve Türk milletlerinin tarihsel gelişimlerini özetleyerek devam etmekte fayda görüyoruz.

ÇİN TARİHİNDE TÜRKLERİN YERİ
Çin tarihi en eski çağlar,eski Çin devletleri ve cumhuriyet devri olmak üzere üç bölüme ayrılır.En eski çağlar,M.Ö.1050 ve M.S.220 yıllarına dayanır.Bir çok tarihçi bu tarih kesitlerinde Çin'in gelişme devrelerindeki Türk'lerin etkisinden bahsetmişlerdir.Çin'in bu devrelerde şekilleşen kültürü ve çeşitli sanatları'ki bunlardan sadece bir kaçı olan vazoculuk,çömlekçilik,çizgili seramik türleri vb. sanatlarda mutlak sürette başka medeniyetlerin etkisi olabileceği gibi özellikle Türk'lerin'de derin etkileri vardır.Günümüzde eski medeniyetlerin aynası olan bu sanatların Orta Asya'nın taş devrine ait ilk insanlık sanatları olmasına rağmen, bu kültürel gelişmeyi Çin kendi nufus yoğunluğuyla kendine mal etmeye çalışmıştır.

Çin arkeoloji tarihinde'de bir leke teşkil eden bu durumu zamanın büyük alimleri MÖSYÖ VİGNİER,RENE GROUSSET ve ünlü alim UMERAHA eserlerinde bahsederek tüm Dünya'yı bilgilendirmişlerdir.Bu durum kitabımızın ilk bölümünde bağsettiğimiz gibi,Çin'lilerin gelişen her kültürel faliyeti sahiplenmeye çalışmalarına iyi bir örnektir.Biz bu ve bunun gibi bir çok tarihsel örnekler olan realitelere fazla girmeden Kung-fu spor'unun en popüler olduğu dönemlerdeki Çin'in idari yapısını inceleyerek konumuza devam etmek istiyoruz.

Çin'in ikinci tarihi olarak bilinen M.S.200 ler, Çin'de krallık,derebeylik,mutlak diktatörlük ve imparatorluk devirleridir.M.Ö.249 kadar ayakta kalmayı başaran DOĞU, ÇOU devleti Çin'in manevi kültürünün en çok geliştiği ve inceldiği bir devir olmuştur.KONFÜÇYÜZ veya diğer adı ile KUNG-DZI ve LAOT-SE yada LAV-DZI ismiyle bilinen ünlü filozof ve düşünürler bu devirde yetişmiştir. Sülalelerin'de hakim olduğu bu devirlerde yedi feodal beylikten en kuvvetlisi olan T-SİN beyliği diğer beylikleri yenerek,ilk defa Çin birliğini kurmayı başarmıştır.Çin ismide efsaneye göre bu T-SİN kelimesinden meydana gelmiştir,ayrıca T-sin zaman içerisinde dinsel bir görüş olmuştur.M.Ö.206 dan M.S.220 yılları arasındaki dörtyüz yıllık han sülalesi egemenliği zamanı sürekli Türk akınlarına ve savaşlarına rağmen Çin tarihinin altın devri yaşamıştır,Çünki devlet GENTRY yani aydın memurların idare ettiği bir yönetim altındadır.M.S.220 de HAN sülalesinin yıkılmasından sonra 618 de T-ANG sülalesinin kurulmasına kadar geçen zaman birimi,denilebilirki Çin'de Türk kavimlerinin egemenliği devridir.Bu tarihler ise Kung-fu ve savaş sanatlarının en popüler olduğu ve gelişimini en üst düzeye çıkardığı dönemdir.

KUNG-FU KUZEY STİLİ & TÜRK'LER
ÇA-OLUR,VEİ-HİYA ve LEANG devletleride kuzey Çin'de Türk asıllı kimseler tarafından kurulmuş olan Çin devletleri olduğuda tarihi bir gerçektir.Üç sülale devri denilen bu devirde, sülaleler birbirleri ile daima boğuşuken,Hun'lularda yeniden kuvvetlenmiş ve Çin'in kuzey bölgelerini ele gecirmişlerdir.Çin böylece biri kuzey'de yabancı öteki güneyde yerli olmak üzere iki kültür bölgesine ayrılmıştır.Bu ayrılış Kung-fu stillerinin'de kuzey ve güney adıyla ikiye ayrılmasına sebeb teşkil etmiştir.580 yılına kadar süren bu ayrılış sonucunda birbirinden farklı iki kültür meydana gelmiştir.Güneyde eski Çin gelenekleri ve Budizm'in hakimiyeti olduğu halde kuzeyde bir Türk kültürü olan Toba gelenekleri ve gök dini gelişmiştir Çin'in en büyük gelir kaynağı olan ipeğe garp bölgelerinde pazar bulmak için,Türk'lerle devamlı mücadele eden Çin'liler,çatışma hatta zaman zaman savaşa dönüşen bu mücadelelerin çoğundan mağlup ayrılmışlardır.Türk'lerin üstün savaş kabiliyetleri karşısında sürekli ezilen Çin'liler dağa sonra taktik değiştirerek çeşitli entirikalara baş vurmuşlar Türk kabilelerinin aralarına ajanlar sokarak kabile ve boy'ları birbirine düşürmek süretiyle Türk'lerin savaş güçlerini düşürmeye çalışmışlardır.Yine ordularını Türk usülüne göre yetiştirerek özellikle Hun silahları ile techiz ettikten sonradırki ancak Türk'lerle başa çıkabilmişlerdir.

TÜRK TARİHİ & TÜRK'LERİN ÇİN TOPRAKLARINDAKİ ÜSTÜNLÜĞÜ
Türk'ler Dünya'nın en eski ve devamlı kavimlerinden biri olup,aşağı yukarı dörtbin yıllık bir tarihe sahiptirler.Orta Asya'daki anayurttan başlayan sürekli göç hareketleri Türk'lerin aynı zamanda nufusça kalabalık olduğunuda gösterir.Türk'ler bu nufus çoğunluğu ve faal durumları dolayısıylada Dünya tarihinde mühim rol oynamışlardır.M.Ö.1100 lerden itibaren kalabalık kütleler halinde Çin'in ŞİMAL-İ garbisindeki KON-SU ORDOS bozkırlarına doğru kaymaya devam etmişlerdir.Burada yaşayan halk Çin menşeyli olup Moğollar ve Tibet'lilerin tüm kültür taarruzuna rağmen ziraate dayanan LUNG-SHAN adlı eski bir kültürle yaşamlarına devam etmişler ancak Türk'lerin her yönden müdahaleleri ile Türk etkisinde oluşan farklı bir kültürü kabul etmişlerdir.

YANG-SHAO diye anılan ve bugünki gerçek Çin kültürününde esasını teşkil eden bu yeni kültürün siyasi sahada belirtisi olan CHOU devleti M.Ö.1050 ve 247 tarihleri arasında var olmuş ve diğer gelişen Çin devletleri ve kültürlerinede yol göstermiş ve etkilemiştir.Türk'lerin diğer milletlerden ayrıcalıklı bir şekilde kendi kültürlerinin misyonerliğini başarılı bir şekilde yaptıkları reddedilmeyecek tarihsel bir gerçektir.Yine Çin kaynaklarında Hİ-UNG-NU adı ile gösterilen topluluğun çekirdeğini'de şüphesiz Hun Türk'leri oluşturmuştur.Diğer taraftan Hindistan'ın İNDUN-PENCAP havalesine doğru ilk Türk hareketinin M.Ö.1000 başlarına rastladığı tahmin edilmektedir.

Konumuzun bu noktasında Türk'lerin Çin toprakları üzerindeki hakimiyetini bize adeta tescil edici nitelikte olan Çin toprakları üzerinde kurulan bazı Türk devletlerini belirtmek istiyoruz. Bunlar,TABGAÇ,GÖKTÜRK HAKANLIĞI,UYGURLAR,KAN ÇOU UYGUR DEVLETİ, KIRGIZLAR, TÜRGİŞLER ve KARLUKLAR'dır.Türk kolları dağa genelde Çin topraklarında batı Çin ve doğu Türkistan'da yoğundur.Ayrıca Türk tarihinde rastlanan,Karahanlı hükümdarlarının kullandığı TOMGAÇ ve TAVGOÇ HAN ünvanları Türk'lerin Çin'e hakimiyetini ifade eder,çünki Çin'lilerin TOPA diye telaffuz ettikleri Türk'lerin TABGAÇ boyu kısa zamanda gelişip Çin'in bir bölümünü ele geçirerek,Çin üzerinde uzun yıllar hakimiyet kurmuştur.Ancak zamanla Tabgaç devleti Budizm'den etkilenmiş , bu dinin etkisi ve dğer kültürel sebeblerle Türk'lerin savaşcı niteliği kaybolmuş ve zamanla bu devlet erimiştir.

479 yılında Tabgaç devletinin sınırları içerisinde yüzden fazla Budist tapınağı ikibinden fazlada Budist rahip bulunmaktadır.Çin tarihindeki Türk'lerin etkisini ünlü Türk tarihçisi RIZA ÇAVDARLI ,İLK TÜRKLER adlı eserinde çok değişik ve ileri boyutlardaki ilginç iddalarıyla ele almıştır.1938 yılında yazılan bu eserde Rıza çavdarlı,Çin'e giren ilk ilkel dinlerin Türk'lerden geçtiğini ve ünlü düşünür Konfüçyüs'ün Türk topraklarında doğduğu ve Türk neslinden geldiğini idda etmiş ve Budizm'inde Türk tesiri altında geliştiğini kendine göre delilleriyle açıklayarak,tarihsel boyutları incelenmesi gereken iddaları ortaya atmıştır.Tarihsel realitedirki Türk'ler Göktürk'lerden bu yana gerçek anlamda Çin'e hükmediyorlardı.Bu önemli dönem ise M.S.500 yıllara kadar uzanır.İşte bu tarih kesiti döğüş sanatlarının Çin'de en üst düzeyde çalışıldığı dönemlerdir.

Başta ülkemiz olamak üzere tüm Dünya kung-fu spor'unu Çin sinemasının çevirdiği teknolojik acıdan yetersiz fakat Çin tiyatrosunun estetik ve hareketli kültürünün beyazperdeye verdiği ilginçlikle tanımıştır. Bu filmlerin senaryoları genellikle yukarıda bahsettiğimiz Türk üstünlüğü ile geçen dönemlerde yaşanan efsaneleri ve hikayeleri konu almakta,var olduğuna inanılan yenilmez savaşcılar ve ustaların mücadeleleri anlatılmaktadır.Shaolın mabedi ve o mabedin döğüş ustası rahiplerinin kötülerle olan mücadelelerinde insan üstü güçlerini kullanarak galip gelmeleri genelde en fazla kullanılan konulardan biridir.Bunun gibi Çin'li savaşcıların ve döğüş ustalarının olağan üstü güçleri bu filmler sayesinde tüm Dünya'ya Kung-fu ve Çin propagandası olarak izlettirilmiştir.

Günümüzde devletler tarafından özellikle spor'un kültürel bir misyonerlik aracı ve siyasi etkiyi arttırıcı araç olarak kullanıldığını düşünürsek Çin'in bu davranışını anlamamız dağada kolaylaşır.Spor kültürel aktarımları sağlayan önemli bir unsurdur.O kültüre ait branşlar halka ait olan her şeyi içne alır adeta halkın içini gösterir,yaşayış düzenini alışkanlıkları kısaca tüm kültürü yansıtır.İşte bu filmlerin meydana gelmesindeki en önemli etken bu kültür satışıdır. Fakat ne gariptirki Çin tarihi boyunca Türk'lerle sürekli devam edegelen sert çatışmalar ve savaşlar bu filmlere asla konu edilmemiştir.Hiç bir Çin döğüş filminde bu konu ile en ince bir ayrıntıya dahi rastlanmaz.Halbuki o dönemlerde göğüs göğüse yapılan mücadeleler , konusunu sadece savaş sanatlarıyla oluşturan bu filmler için önemli bir kaynaktır.Bize göre bu tarihsel gerçekleri gündeme getirmemenin sebebi, yukarıdaki satırlarda'da belirttiğimiz üzre Çin ve Türk milletleri arasında tarih boyunca gerçekleşen savaş ve çatışmalardan Türk'lerin çoğunlukla galip çıkmasıdır.Konumuzun bu noktasında bir düşüncemizi belirtmek istiyoruz.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız konularda,kendi milletimizi tek taraflı üstün göstermeye çalıştığımız veya milliyetçilik duygusallığıyla tarihte gelişen bir çok olguyu Türk'lere mal etmeye çalıştığımız anlaşılmamalıdır.Bu eserde konu olan Türk'lerle ilgili tarihsel gerçekler,tarih ansiklobedilerinden ve yabancı kaynaklardan derlenmiştir.Ayrıca Türk ırkını Çin ırkında üstün gösterme gibi bir niyetimizde asla yoktur,ancak sık sık karşıya gelen iki milletin yaptığı savaşlarda Türk'lerin üstünlüğü bir gerçektir.Çin seddinin yapılma amaçı herkesçe bilinmektedir.Tüm bu iddaların aksine amacımız Çin'li tarihçilerin tek taraflı ve çifte standart yaparak yazdıklarına inandığımız Kung-fu tarihine değişik bir bakış açısı getirmek ve bunu tarihi,ilmi ve mantık ölçüleri içerisinde kanıtlamaktır.

Bize göre Çin haksız bir şekilde Kung-fu spor'unu tek başına sahiplenmiş ve bu sistemin gelişimindeki Türk ve Hint unsurlarını sadece göz ardı etmekle kalmamış, hiç bir yazılı kaynakta dahi tarihsel bir gerçek oldukları halde bu iki unsurdan hiç bahsetmemişdir.Türk'ler gibi Hintlilerde aynı çifte standarda uğramışlardır.Hint döğüş sanatları tarihinde çok eski zaman birimlerine uzanan KALARİPAYT isimli bir döğüş sisteminin zamanla HİNT KENPO'su adını aldığı ve bu sistemin yine Hint'li rahip Bodhidharma ile Çin'e geldiği ve yine bu rahip sayesinde Çin Budist mabedlerinde ilkel bir biçimde çalışılan Çin Kung-fu'su ile birleşip ilk sistemli Kung-fu'nun ortaya çıktığını düşünürsek Kung-fu tarihindeki Hint etkisinide görmüş oluruz.Çin'in en önemli avantajı hatta başarısı bu sanatları kendi toprakları üzerinde sistematize etmesidir.Bu sebebten dolayıdırki Kung-fu'ya sahiplenme hakkını kendilerinde bulmuşlardır.

Bilinen gerçektirki hemen hemen her uygarlığın tarih süreci içerisinde kendi kültürüne bağlı olarak geliştirdiği bir döğüş sanatı vardır.Örneğin beşbin yıllık bir mısır mezarında döğüş ve savunma hareketlerini içeren taş resimler bulunmuştur.Yine geçmişi M.Ö.2000 ila 3000 yıllara kadar uzanan iki Babil eserinde bugünki modern savunma sanatlarının tekniklerine benzer resimlere rastlanmıştır.Çin'de kendi kültürü ile muhakkakki bir döğüş sanatı geliştirmiştir bunun adıda Kung-fu'dur.Ancak bizim itarızımızı oluşturan temel nokta bu sporun gerek ilk temelleştiği noktada gerekse dağa sonraki yıllarda'ki gelişiminde büyük etkisi olan Türk'lerden hiç bir sürette bahsedilmemesidir. Malesef bu konuda'da elimizde yeteri kadar bilgi ve kaynak yoktur.Bu tarihsel belgeleri Çin'li tarihçilerin yazdıklarını düşünürsek buda normaldir.Elinizdeki eserde bu zor şartlar altında yazılmaya çalışılmıştır.Ancak bir ilke imza atarak Do spor'larının tarihi ile ilgilenen Türk spor'cuları için çok uzun geçmiş tarihlere uzanan atalarımızın hakkını verme açısından bir başlangıç olaçaktır inşaallah.

Türk ırkının sadece Çin'lilere değil karşı karşıya geldiği çeşitli milletlerin ordularınada genel bir üstünlük sağlamıştır.Savaşlarda dayanılmaz gücü olan Türk'lerin bu özelliği nereden gelmektedir,bu sorunun cevabını Çin,Bizans,Rus,Süryani ve Türk kaynaklarda yaptığımız incelemeyle bulmaya çalıştık. Bu konudanda özet olarak bahsedip tüm Dünya milletlerinin kabul ettiği Türk'lerin üstün savaş güçünün sırrını ortaya çıkarmaya ve bu sayede Çin üzerindeki etkisi iddalarımızı daha sağlam temellere oturtmaya çalışacağız.

TÜRK SAVAŞÇILARININ YETİŞMESİ
Yabancı tarihçiler Türk'lerden önceki kavimlerin atlı muharebe usullerini pek bilmediklerini idda etmişlerdir.Bununla birlikte Türk'ler hakkında aşağıda okuyacağınız satırlar gibi bir çok tarihsel gerçekleri birazda överek anlatmışlardır.Yine bir çok tarihçi HUN'luların Türk boylarında olup olmadıklarını tartışmışlardır.Ortaya çok değişik görüşler atılmış,fakat Hun'luların bir Türk'lerin Oğuz boyundan meydana gelen bir kabile olduğu kanısı ağır basmış ve bir çok tarihçi Hun'lulardan Türk diye bahsetmişlerdir.Geleceğin oklu Hun ve Türk savaşçıları dağa çoçuk denecek yaşta talimlere başlıyor,koyun sırtında biniciliği deniyor,sonra sincap,gelincik ve kuşlara sonra tilkilere ve tavşanlara ok atarak atıcılığa alışıyor,büyüdüğü zamanda mükemmel bir atlı muharip oluyordu.Henüz ayakta durabilecek bir Türk cocuğunun yanında eğerlenmiş bir at hazır bulunurdu.

Türk'ler at sırtında yerler, içerler,alış veriş yaparlar, sohbet ederler ve uyurlardı,Yine Türk'ler at üstünde ölmeyi şeref sayarlar,hastalanarak ölmektende utanç duyarlardı.At başka bir kavmi yalnızca taşıdığı halde,atın sırtı Türk'lerin ikametgahı idi.Eski Türk'lerde fertler savaşçılık ve mücadele sahasında şahsiyetlerini bulurlar ve gösterecekleri kahramanlık ölçüsünde cemiyette yerlerini alırlardı.Kadınlarda aynı şekilde yetişmiş olup çok kere erkeklerle birlikte savaşa katılırlardı.Türk'ler komşularına nazaran nufus bakımından mukayese edilemeyecek kadar az insan güçüne sahip olmalarına rağmen,Asya'nın en güçlü ordusuna sahip olmuşlardır.Buda teşkilatçı ve düzenli askeri birlik bulundurmalarından kaynaklanıyordu.

Ordularının en büyük başarısı süratlarıydı.Çevik Türk atlı birlikleri düşmanı ani baskınlarla kısa zamanda imha ediyorlardı.İlk vuruşta imha edmesse,süratle geri çekilir,düşmanı peşine takarak geniş Türk topraklarına çekip yorup aniden sıkıştırıp imha ederdi.Türk boylarında yeni yetişen bir gencin isim dahi alabilmesi önemli ve zor şartlara bağlıydı.Çok vahşi bir hayvanı avlaması veya bir kahramanlık göstermesi gerekirdi.Tüm bunlardan hariç çok iyi at binmesi,ok atması,hayvanlarla ve insanlarla göğüs göğüse mücadele etmesi,güreşi ve tekmeli yumruklu savaşmayı vb.bir çok meziyeti üzerinde taşıması gerekmekteydi.Yine yabancı kaynaklarda belirtildiği üzere Türk halkına sürekli başarılar sağlayan ve aynı zamanda savaş hazırlığı vasfında'da olan daimi spor hareketleri idi.Ata binmek ok atmak karşılıklı döğüşmek herkesin günlük meşgalesi idi.Cirit,gülle atma,güreş,yırtıcı kuşları avlama vb. mücadele azmini kuvvetlendirici çalışmalara kadınlarda katılır ve bugünki modern futbol,golf ve polo'ya benzer top oyunlarını sık sık oynarlardı.

Özellikle bugünki ismi ile Polo çok eski bir Türk spor'u olduğunu bir çok tarihçi kanıtlamıştır.Bu spor'un orjinal isminin ÇEVGAN olduğu ve İngilizlerin Hindistan'da, Timuroğullarından bu spor'u görüp,alarak bütün batıya ve dünyaya yaydıkları bir realitedir.Ünlü Türk gezgini Evliya çelebide eserlerinde ,Bitliste Şerefhan camii yanındaki Çevgan meydanında haftada bir gün sürekli bu oyunun oynandığınından bahsederek Türk'lerin yakın zamanlara kadar bu eski spor geleneğini sürdürdüklerinden bahsetmiştir.Yine Atalarımızın ilk denedikleri ve sürekli yaptıkları spor şekilllerinin temelini kuvvet denemesi ve bugünki modern güreşe benzer,ABA GÜREŞİ olduğu bilinmektedir.

Yine Türk kültüründen kaynaklanan ATLI SPORLAR,ATICILIK,ÇİRİT,MATRAK,ÇÖGEN, GÖKBÜRÜ,TEPÜK,,KILIÇ ,KARAKUCAK,YAĞLI GÜREŞ,KIRIM , ŞALVAR vb.gibi sporlar dağa çok savaşa hazırlık ve fizik gücü geliştirme ve gelenekleri sürdürme amacıyla Orta Asya Türk'lüğünden Selçuklulara,Osmanlılara ve Türkiye Cumhuriyetine kadar bir sosyal miras olarak yaşatılmış ve korunmuştur.620 yıllık bir geleneği sürdürmek için Edirnede her yıl yapılan Kırkpınar güreşleri bu konuda tipik bir örnektir.Tür'kün Rumeliye geçişinide beldeleyen tarihi bir olaydır.Tüm bu tarihi gerçeklerin sonucunda bir çok spor tarihçisi savaş sanatlarından türeyen mücadele spor'larının bir çoğunun temelini Orta Asya'daki Türk'ler tarafından atıldığını idda ederler. Bu tarihçilerin içerisinde bir çok Arupalı bulunduğu gibi Japon ve doğu kökenli tarihçilerede rastlamak mümkündür.

HUN BOKSU
Batı'da Çin'lileri doğuda Roma'lıları dize getiren Türk kavminin atalarından olan Hun Türk'leri en az bugünki çağdaş mücadele spor'ları kadar,o zamanın şartlarına göre müthiş bir döğüş sanatına sahiptiler.Bu noktada bir değerlendirme yaparsak hayli ilginç sonuçların karşımıza çıktığını görürüz.Örnek olarak Kung-fu tarihinde bahsi geçen M.S. ilk yüzyıllardaki Çin'li efsanevi savaşçılar, yenilmez kahramanlar,şanlı ve şerefli ordular adlarını yavaş yavaş tarih sahnesine yazdırırken,Türk boylarının yetiştirdiği savaşçılar,her türlü savaş silahlarını mükemmel bir şekilde kullanıyor,yakın boğuşmayı ve silahsız mücadele etme yöntemlerini başarıyla uyguluyorlardı.Özellikle Hun Türk'lerinin geliştirdiği Hun boksu adlı savaş tekniği ve silahsız mücadele sanatı o dönemde dahi efsane haline gelmişti.Tüm bunlardan anlaşıldığı gibi Çin savaş sanatlarının geliştiği dönemlerde Türk savaş sanatları altın çağını yaşıyordu.Türk'lerle sürekli çatışma içerisinde olan Çin'lilerin Türk'lerin bu savaş sanatlarından etkilenmemesi ve kendi sanatlarına aktarmalar yapmaması imkansız gibi gözükmektedir.Ayrıca geçmiş satırlarda'da belirttiğimiz gibi Çin'liler sürekli mağlup oladukları Türk'lerin askeri ve savaş teknikleri, disiplinlerini kopyalayıp uyguladıktan sonra Türk'lerle başa çıkabildikleride bir gerçektir.

Hun'luların bulup geliştirdiği ve diğer Türk boylarınında kullandığı bu mükemmel savaş sanatı hakkında ne yazıkki günümüzde kaynak niteliğinde bilgi yok denecek kadar azdır.Bunun yanısıra Türk boylarının kendine özgü geliştirdikleri ve zamanla adları tarihin derinliklerine gömülüp kaybolan bir çok özel sistemler vardır.Bunların biriside KOBOS denilenve Türk'lerin savaşlarda kullandığı yakın döğüş şeklidir.Çin'li savaş sanatları tarihçileride kasıtlı olarak Türk'lere maledilmesi kaygısıyla bir zamanlar kendilerininde yararlandıkları bu sanatladan hiç bahsetmemişlerdir.Buna rağmen bir çok Avrupalı tarihçi yaptıkları araştırmalarda,Hun boksunu ve diğerözel stilleri kabul etmişler ve bir çok tarihsel kalıntılardaki özellikle Hun boksu ile ilgili gravürlerin varlığını kabullenerek eserlerinde yer vermişlerdir.Hun'lulların çoçuklarına ilk öğrettikleri oyun olan Hun boksu yıllar süren ağır çalışmalarla Hun'lu çoçuklara öğretilir ve sonunda korkunç bir savaş gücüne sahip savaşçılar yetişirdi.Günümüzde özellikle Avrupa'da popüler olarak çalışılan bir Kung-fu sistemi olan HUN-GARY stilinin gerek isim olarak gerekse teknik yapılanmasında Hun Türk'lerinin önemli etkisi olduğu idda edilmektedir.Ne yazıkki bu tip iddalar hep birer varsayım olarak olarak günümüze kadar gelmiştir.Belge niteliğini taşıyacak çok az kaynak vardır.Çin'li kaynaklar ise bu sanatları kendi nufusları altına alabilmek için, Çin'li olmayan hiç bir sanata yer vermemişlerdir.

TÜRK ETKİLERİ
Kitabımızın bu noktasına kadar Çin ve Türk tarihlerinin birbiri ile ne kadar ilintilili olduğunu iki millet arasında kültür,sanat,sosyal düzen,savaş sanatları vb.bir çok konuda ister istemez alış veriş yaptıklarını ve bu yüzdende birbirlerinden etkilenmelerinin doğal olabileceğini kanıtlamaya çalıştık.Bundan amacımız elimizdeki bir çok varsayımı Tarihsel ve mantıksal gerçeklerle bağdaştırmaktır.Şimdi bu etkilenmelere bir iki tane örnek vererek konumuza devam etmek istiyoruz.

T-SİN adlı dinsel etkiden meydana gelmiş on iki seneye çağ denilen bir Türk takvim türü vardır.Bu takvim türü on iki hayvan'ın ismleriyle ifade edilir.Yine bu isimlerin Kung-fu'da bilinen hayvan teknikleri ile benzerliğinin olması önemli bir rastlantıdır.Tavuk,At,Tavşan,Öküz,Domuz.Maymun,Yılan,Sıçan,İt, Pars, Koyun ve timsah isminden oluşan bu takvimi Çin'e,Tibet'e,Hindi Çin'e,Mançuri'lere ve moğollar'a sokan ünlü Ortadoğu ve Avrupa tarihçisi EDORİAL CHAVANNES'e göre Türk'lerdir.Bu durum sadece Asya'da geçerli değildir.Nitekim bu günki Macarlar kendilerine ve ülkelerine MAGYAR derler.Halbuki Avrupa'lıların onlar için söyledikleri HUN-GARY veya HONGRİE gibi kelimeler Türk'lerin OĞUZ'lardan türemiş bir boy olan ONGUR boyunun ismi olan bu kelimeden türemiştir.Ongur kelimesinin Hun Türk'lerini ifade ettiği varsayılmaktadır.

Hun'lularında doğu topraklarında başlayarak Avrupa'ya kadar yayıldığı ve uzunca bir müddet özellikle Macar topraklarını hakimiyeti altına aldığı bilinmektedir. Buna benzer etkilenmeleri döğüş sanatlarında'da görmemiz mümkündür.Dağa önce satırlarımızda belirttiğimiz Hun-gary sisteminden doğan ve bugünki modern Wu shu dahil olmak üzere hemen hemen her Kung-fu stilinde çalışılan ve genel ismi ile süvari duruşu veya mahbo diye bilinen duruş şeklinin At'larla ayrı düşünülmeyen ve At üstünde savaşan savaşçı anlamına gelen bir Türk yapılanması olduğu reddedilmeyecek bir gerçektir.

Başka bir örnekte günümüzün Wu shu sistemi, modernize ettiği SANSHOU veya SANDA ismi ile anılan müsabaka sisteminin temelini Çin'in geleneksel olarak uygulanan ve sonu genellikle ölümle sonuçlanan LEİ TAİ isimli döğüş sanatından oluşturmuşlardır.Bu sistemde en önemli yer tutan günümüz ismi ile Güreş veyahut Judo diye bilinen tekniklerin Yüzyıllar önce Türk boylarının geliştirdiği Aba güreşine ve Hun Boks'unun yakın döğüş tekniklerine çok benzediği hatta bu sistemlerden etkilenerek temellerinin oluşabileceği varsayımı önemle dikkate alınmalıdır.

Bu konuya bağlı olarak ülkemizde özellikle Judo branşında isim yapmış biri olan sn.İBRAHİM ÖZTEK'in Judo'nun menşei isimli eserinden bir bölümü size aktarmak istiyorum.sn.İbrahim öztek şöyle diyor.'' Bugünki Judo Orta Asya'da doğmuş çok eski bir Türk spor'u olup,Japon'lar tarafından stilize edilerek,bu günki modern ve teknik şahsiyetini kazanmıştırBugünki manada,en başlıca eğlence şenliklerini süsleyen,Orta Asya Türk'ünün birbirini tutarak kuçaklıyarak,yere atıp pes ettirerek,yaptığı o spor çekirdeğinden doğup,insan gücünü temsil eden spor'lar haline gelmişlerdir.Bu güç, teknik kabiliyetle dağada kuvvetlenmiştir.Judo'nun özünü bu gün Türkmen'ler arasında kendine has bir şekilde görmekte ve Aba güreşi dedikleri bu spor'la Judo arasında rahatlıkla rabıta kurulabilmektedir.''

Yukarıdaki satırlarda geçen iddalar,bizim tezimizi doğrulamaktadır.İddamız gayet mantıksal ve bilimsel verilerin kabul ettiği bir olgudur.Günümüzde Amerika kıtasında yaşayan Kızılderili diye tabir edilen topluluğun Türk'ler ile aralarında olan akrabalık bağları ve Kızılderili'lerin Türk olabileceği ilim adamlarınca kanıtlanmaya çalışılmaktadır.Bizim iddamız ise Amerika kadar uzak olmayan Çin'in gelişme devrelerinde bir çok konuda olduğu gibi döğüş sanatlarınıda Türk'lerden etkilenerek sistemleştirdiğidir.Ancak önemle şunu ifede etmek istiyorum.Bizim bu iddalarımız yanlış anlaşılmamalıdır.

Bizim Kung-fu'yu Türkler içat etti diye bir iddamız asla yoktur.Böyle bir idda'dada bulunmamız gülünç olur.Bize göre Kung-fu sistemleştiği dönemlerde,Türk milletinin kenddine has savaş sanatları bu sistemleşmenin önemli bir kaynağı ve temeli olmuştur.Nasılki Kung-fu Japon Karete'sine ve Kore Taekwon-do'suna etki yapmışsa Türk savaş sanatlarıda Kung-fu'nun gelişimine etki yapmıştır.Çin'li tarihçilerin bu konuya taraflı bakmalarından ve malesef bizim tarihçilerimizin bu konu ile hiç ilgilenmemelerinden dolayı bu iddalarımız hakkında elimizde yeterince belge ve kaynak yoktur.Ancak biz Kung-fu sporundaki Türk ve Hint etkilerinin mutlak süretle araştırılmasını ve gündeme getirilmesini arzuluyoruz.Bu eserimizlede buna bir başlangıç yapmış olduğumuza inanıyoruz.

Yine ülkemizde Do spor'ları ile ilgilenen tüm antrenörlere çağrı yapmak istiyoruz.Lütfen bu konuyu her ortamda gündeme getirin öğrencilerinize ve çevrenize bu gerçekleri anlatın,spor kamuoyuna yazdığınız yazılarda ve açıklamalarda bu iddalara yer verin böylece bu konuyu sürekli gündemde tutarak Do spor severleri bilgilendirelim ve dağa ciddi ve bilimsel araştırmaların yapılması için var güçümüzle çalışalım.Yine bu konu ile ilgili elinde bilgi,belge veya fikir ve düşüncesi olan tüm spor'cular ve spor severlerin mutlaka bizimle irtibata geçmesini istiyoruz.Bu konuda gerekiyorsa büyük bir konsensüs oluşturarak bu iddalarımızı yurt genelinde ve uluslar arası arenada gündeme getirerek gerçekleri haykırmalıyız.Bize göre bu güzel spor'un gelişmesinde ve temelinde Atalarımızın payı ve etkisi olması her Türk gibi bizide gururlandırmakta ve övünç kaynağı olmaktadır.
 
 
 
Wushu

VuŞu (VU ŞU) Türkçe telaffuzu

VU ŞU : Güç iş, zor teknik ve sanat anlamına gelir. Vu Şu, Çin savunma sanatlarının genel adıdır. Çin dışında genelde Kung-Fu olarak tanımlanan spor türleri de buna dahildir. 3000 yıldan fazla bir tarihi vardır. Bugüne kadar yüzlerce Vu Şu stili ve binlerce form (Tao-Lu) geliştirilmiştir.

Kelime anlamı olarak savaş sanatları olarak bilinir. Çin de kung-fu adı ile gelişen tüm sistemleri bir çatı altına toplamıştır.
Eski Çin’de Kung-fu adı ile bilinen tüm çıplak el ve silahlı dövüş teknikleri zaman ilerledikçe yüzlerce stil ve sisteme ayrıldı. Geçmişten bu yana Çin’li yetkililer bu yüzlerce kung-fu stilini bir araya toplamak için çalışmalar yapmakta ancak stil önderlerinin birbirleriyle anlaşamaması sonucu bu hayal gerçekleşememektedir.
Zamanla bu görüş kabul görmeye başlamış ve ülkenin bir çok ustası wushu adı altında genel bir birlik oluşturmaya başlamışlardır. Bu birliğe karşı çıkan ustalar ise kendi geleneksel sistemlerini ısrarla sürdürmeye devam etmişlerdir.
Bir süre sonra wushu daha çok halkın üst seviye yaşayan kesiminde itibar görmeye başlamış,üst düzey askerler,iş adamları,sanatçılar ve aristokrat lar arasında çalışılmaya başlanmıştır.
Bunun karşısında da alt tabaka halk çiftçi,esnaf,öğrenciler geleneksel kung-fu stillerini çalışmaya devam etmişlerdir.
Çin’deki kültür devriminden sonra Mao zamanındanda bu bölünmüşlüğe bir son verişmiş ve tüm Çin’de savaş sanatları ve stilleri wushu adı ile anılmaya başlanmıştır. Oldukça zor uygulanan bu karar disiplinli bir çalışma sonucu kabul görmüştür.
Müsabaka ve tao bölümlerinden oluşan wushu çeşitli iddialara göre çok eski tarihlerde çalışılmıştır. genel olarak tarihçiler wushu’yu shaolın kung-fu’su ile bir tutmakta ve o sistemden geldiğini iddia etmektedirleri.ancak bazı tarihçiler wushu’nun shaolın sisteminden çok ayrı ve eski bir sitem olduğunu idda ederler.
Ancak genel olarak tüm tarihçiler Çin’deki tüm savaş sanatlarının shaolın kökeninden geliştiğini kabul etmişlerdir. Bu noktada kung-fu bölümünde de belirtilen Kung-fu da Türklerin etkisi başlıklı konumuzuda burada önemle belirtmek gerekir. Türk’lerin Kung-fu üzerindeki realite etkisi dolayısıyla wushu içinde geçerlidir. Bu konu hakkında lütfen Kung-fu bölümüne bakınız.
Çin’de ve tüm Dünyada wushu ve Kung-fu tartışması devam etmektedir. Halen wushu’yu kabul edemeyenler ve ayrı alternatif federasyon birlikler kuranlar vardır. Tüm bunlara rağmen wushu tüm kural ve kaideleri ile Dünyanın pek çok ülkesinde yerleşmiş ve çalışılmaktadır.2008 olimpiyatlarına girmek için hazırlanan wu shu kendi alnında savaş sanatları içerisinde en popüler sitemlerden biridir.

Çin'de kurulan Uluslar arası Wu shu birliği IWF de tek ve en doğru olduğunu idda ettiği Kung-fu yada Wu shu tarihini yazılı hale getirmiştir.Wu shu birliğinin kurumlarınca yazdırılan bu eserlerde yayınlanan tarihçelere karşı çok ilginçtirki,bir çok usta,kaynak eserlerinde karşı çıkmışlar,bu tarihçelerin tam anlamıyla gerçekleri yansıtmadığını idda etmişlerdir.
Dünyada'ki tüm Kung-fu stillerini bir çatı altına toplayarak,tek sistem müsabaka ve tao yarışmalarıyla birlik oluşturmaya çalışan ve Çin devletinin kültür bakanlığınca her siyasi dönemde özellikle desteklenen Wu shu birliğine,gerek Çin'de gerekse dünyadaki'bir çok Kung-fu ustası karşı çıkmışlar ve katılmamışlardır.

Bu karşı çıkışın sebebleri ise Wu shu birliğinin Kung-fu sisteminin evrenselliğini bozduğunu, sistemi bir Japon karete'si gibi kalıplaştırmaya çalıştığı,geleneklerin ayaklar altına alındığı ve bir çok geleneksel orjin'in yok edildiği ve en önemlisi bu yazılan tarihin Çin halk cumhuriyeti'nin hükümetleri tarafından,devlet siyasaseti ve ideolojisi ile yazdırıldığıdır.

Tüm bu karşıt görüşleri değişik bir acıdan paylaşan önemli bir gurupta Budizm'i tam anlamıyla yaşamaya çalışan ve bu spor'la olan irtibatları koparmayıp Budist geleneklere göre çalışan rahiplerdir.

Bu rahiplerin iddalarına göre,manastırlarda sistemleşen ve kimliğini bulan Kung-fu'nun tamamı ile dinsel bir çalışma metodu olduğu,sistemin içerisinde asla değiştirilemeyecek dinsel temaların var olduğu ve bunların glabolleşme uğruna yok edildiğidir.Tüm bu görüşler etrafında birleşip Wu shu birliğine alternatif olarak gerek Çin'de gerekse Dünya'nın bir çok ülkesinde alternatif Wu shu veya Kung-fu organızasyonları kurulmuştur.Ancak tüm bu karşı hareketlere rağmen,Çin devletinin desteğiyle Wu shu organızasyonu kendini tüm dünyaya kabul etttirmiş hatta Avrupa fedarayonu EWF'yi dahi kurdurmuştur.

Wu shu fedarasyonu'na karşı görüş belirten ustaların haklı olabilecekleri konuların olabileceği kesindir.Bizimde sitemizde idda ettiğimiz Kung-fu'da Türk'lerin etkisi adlı gerçekler,Wu shu birliği tarafından asla gündeme getirilmemiştir.

Demekki Çin devletinin siyasi ideolojisi doğrultusunda şekilleşen Wu shu birliği,önemli tarihsel gerçeklerin bir kısmına çifte standart uygulayarak göz ardı etmiştir.

WU SHU Nedir?

Gerçekte, saldırı ve savunmanın yanında akrobasi ve baleye benzer kartografik hareketler ve Uzakdoğu felsefi Vu Şu adı altında toplanır. Bununla beden ve ruhun uyumu sağlanır. İnsan karakterinin geliştirilmesi iradenin ve öğrenme kabiliyetinin güçlenmesi ve hoşgörülü davranış biçimi sağlanır.

Vur Şu uygulaması, sadece yarışmayı öğretmez. Pratik zeka ile başarıyı sağlayan, ruh ve moral gücü veren bir sistem olup, aynı zamanda konsantrasyonu geliştiren bir antrenman türüdür.

Antrenmanlarda esas olan, vücudun her bölümünü ayrı ayrı çalışmaktadır. Vu Şu'da denge, solunum egzersizleri, esneklik, düşünce pratik zeka ve meditasyon önemlidir. Bu, beden sağlığını en iyi şekilde etkiler.

Vu Şu adı altında hareket formları (TAO-LU ) zorunlu, geleneksel, serbest, aletli aletsiz olarak sınıflandırılır.

Yine Vu Şu adı altında müsabakalar SANSHOU kuralları çerçevesinde SANDA ismi ile yapılır.

Sanda Çin'de çok eski zamanlara dayanan geleneksel bir spor türüdür
.LEİ TAİ adı ile bilinen ,Bu dövüş biçimi Çin'li halkın çok eski bir gelenek olarak bildikleri ve sonraki zamanlarda LEİ TAİ olarak adlandırılan ve halkın gerek eğlence gerek para için gerekse bedensel gelişme olarak herkese açık bir döğüş şekli olan güreş,tekme ve yumruktan oluşan bu gelenekle sürdürüyorlardı.

O dönemde yavaş yavaş gelişmeye başlayan Shaolın manastırlarındaki Kung-fu'ya alternatif olarak görülen bu dövüş biçimi,Rahipler tarfından tamamen ilkel ve dini kurallara aykırı bulunmuş,Bu döğüş türünü,kesinlikle reddediyor ve manastırdaki eğitimleri'nin içine asla kabul etmiyorlardı


Vu Şu stilleri şu bölümlere ayrılırlar:

Güney,
Kuzey
Sert
Yumuşak
Hızlı
Yavaş
Uzun
Kısa
Yüksek
Derin

Vu Şu, ilk olarak 1985'de Avrupa Vu Şu Federasyonu (E.W.F.) kurarak organize oldu.
Daha sonra 1988'de Uluslararası Vu Şu Federasyonu Pekin'de kurularak daha da genişledi.
Bugün 83 ülkede federasyonu bulunmaktadır. Vu Şu'da yüzlerce stil ve binlerce form olduğundan yarışmalar belli standartlarda yapılmakta idi. Bunun üzerine 45 Vu Şu profesörü biraraya gelip Vu Şu'yu standardize ettiler.
Böylece aşağıdaki yarışma bölümleri oluştu.

A. TAO- LU B. SANSHOU
1. NAN QUAN 1. SANDA
2. CHANG QUAN
3. TAİCİ QUAN
4. KILIÇ
5. GENİŞ KILIÇ
6. MIZRAK
7. SOPA
TAO LU Kata veya toa olarak bilinen bir çeşit hayali dövüş sitemidir. yukarıda belirtilen bölümler içerinde yapılır. Bazı bölümleri olağanüstü akrobasi ve yer jimnastiği hareketleri gerektirir. diğer branşların kata çalışmalarından çok farklı bir çalışma metodu vardır. Çok uzun soluklu bir antrenman süreci isteyen tao sistemini vucud yapısı ilede orantılı bir metoddur.uzun ve kısa boylu esnek ve sert vucud anatomilerine göre değişik stiller vardır. Vucud anatomisi her nasıl olursa olsun tao çalışmak isteyen bir insan bu sistemde kendine yer bulabilir. Silahlı bölümler ise ayrı bir maharet ve ustalık gerektirir. Çeşitli savaş silahlarının hızlı ve maharetle kullanılması yarışmalarda puan getiren hususlardır. SANDA Wushu’nun müsabaka şeklidir.ipsiz ve yerden yüksek bir ring üzerinde yapılır.kask,kogi,eldiven,seftgard,ayak koruyucu,dişlik gibi koruyucu malzemelerle müsabakalar gerçekleşir. Müsabaka içerisinde boks,güreş,thai boks ve geleneksel kung-fu döğüşleri vardır. Bir müsabık bu karmayı maç içerisinde yakalamak zorundadır. Ancak bir sanda müsabıkı ne bir güreşçi,ne bir boksör,nede thai boksçudur.tüm bu sistemlerin teknikleri sanda felsefesi içerisinde karışmış ve ortaya mükemmel bir R dövüş sistemi çıkmıştır. Sanda müsabakaları çok sert geçmektedir. Bu yüzden iyi bir eğitim almayan sporcu maçlara asla sokulmaz.
 
 
 

Balıklarda renk

GİRİŞ BRCanlılarda pigmentasyon (renklenme), pigment denilen özel renk maddeleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu pigmentler de özel hücrelerde lokalize olmuşlardır. Pigment içeren bu renk hücrelerine kromatofor denilir. Pigmentler, sentez edi...

Malawi Gölü tanıtım

Malawi Gölü; Malawi, Mozambik ve Tanzanya arasında yerleşik, Afrika’nın üçüncü büyük gölüdür. Boyu yaklaşık 600 km ve genişliği de bazı yerlerde 80 km olup, alanı 31.000 km2’dir. Bazı yerlerinin derinliği 700 metreye kadar ulaşır ve dünyanın da yedin...

Balıkların yüzme tekniği

Tüm makineler sabit bir eksen etrafında, sabit bir dönme hızında hareket eden şaft denen parçalar aracılığı ile güç üretirler. Ancak bu kural hayvanlar için geçerli değildir. Çünkü hayvanların bütün vücutları kan damarları ve sinirlerle sarılmıştır. ...

Beyaz benek

BRBRBRstrongTanım:BR/strong    Akvaryum ortamında en fazla rastlanan parazitsel hastalıklardan biri olan Beyaz Benek (Ichthyophthirius Multifiliis), her balık için ölümcül sonuçlar doğurabilir. Diğer parazitlerden fark...

Bazı türlerin ortalama ömürleri

FONT size=2Hobiciler tarafından sıkça sorulan soru balığım ne kadar yaşayacak sorusudur. Bu soru balıktan balığa çok farklılık gösterir. Genel olarak büyük balıklar küçüklerden, yumurta dökenlerden canlı doğuranlardan daha uzun ömürlüdür. BR ...

mini ecza dolabı

PFONT size=3 face=Times New Roman, Times, serifMerhaba,/FONT/P PFONT size=3 face=Times New Roman, Times, serifSize Ezcanelerden ve medikalcilerden edinilebilecek bazı ilaçların tanıtımlarını yapmaya çalışacağım. Bunlardan en çok isim...

Judo

JUDO NEDİR? BRBRJUDO, yumuşaklık yoludur. JU'nun içinde teknik ve fizik eğitim vardır. Binlerce kez tekrarlanan teknikler refleks hale gelmedikçe kolay uygulanamaz. Judo'da kaba kuvvete yer yoktur. DO, eğitimin tamamen felsefesidir. Ruh eğitimini...

CAPOEİRA

  DIV align=justifyBCAPOEİRA BRBRBRCapoeira Tekniğin Tarihçesi.../B BRBRAynı Amerikada olduğu gibi bir zamanlar Brazilyada da köleler vardı. Bu köleler özellikle şeker ve patates işciliğinde ağır şartlarda çalıştırılıyordu. Köle...

Taekwondo

TaekwondonunTarihçesiBRBRBRTekwondo dünyada bilinen döğüş sanatlarının hemen hemen en eskisidir.Ve kore kökenli silahsız döğüş ve savunma sanatı olarak bilinir.Ortaya çıkış tarihi i.ö 37 olarak kabul edilen taekwondo yine kore kökenli bazı savu...

Kick boks

Kick boks’un tarihi BRBRBRKick boks’un çok eskilere dayanan bir tarihi yoktur. Son yıllarda gelişme göstermiş bir sistemdir. dövüş branşları genellikle Uzakdoğu kökenlidir.70 yılların başında yeni kavramlar ortaya çıkmaya başlamış ve batı dövüş...

Savunma sporları ( wushu / kung-fu )

strong DIVFONT color=#ff0000Yaklaşık 2 senedir bu spor dalında özel ders almaktayım. Savunma sporlarına ilgili iseniz kesinlikle tavsiye edebileceğim bir branjdır./FONT/DIV DIVFONT color=#ff0000/FONT /DIV DIVTÜRK'LERİN KUN...

Malawi Bloat

Malawi Bloat , hiç şüphesiz Afrika Cichlid akvaryumlarında en yaygın olan ve can sıkıcı bir hastalıktır.Bu kadar yaygın olmasına rağmen yine de pek az kişi bu hastalığı kavrayıp , tespit edebilmektedir.Uzmanların konu hakkında ne söylediklerini anlay...

Malawi-Tanganika Gölü akvaryumları nasıl olmalı?

BRBRDoğu Afrika'daki Büyük Rift Vadisi'nde 600 km boyunca uzanan Malawi Gölü, 26.000 km2'lik yüzölçümüyle (İsviçre 41.293 km2) dünyanın büyük göllerindendir. Tabanının en alçak noktasında derinliği 704 metreyi bulan bu göl, kayalık kıyıları ve ze...

Stres balık ilişkisi

Stres balığın hastalık yapıcı organizmalara verdiği bağışıklık cevabıdır. BRSon yıllarda bizim stres ve yaratabileceği problemler konusunda duyarlılığımız artmıştır. Aslında basın tarafından popülerleşen düşünceye göre, stres insan ve hayvanda heme...

Balıklarda savunma (DEFENS) Mekanizması

Balıklarda Savunma (Defens) Mekanizması. 1. Non-spesifik defens mekanizması 2. Spesifik defens mekanizması 1.- Non-Spesifik Savunma Mekanizması: Organizmanın fiziksel, kimyasal, hormonal, hücresel ve humoral savunma faktörleri nonspesifik defens fakt...